Paylaş
Uzmanlar, dijital şiddetle mücadele için hem hukuki düzenlemelerin hem de farkındalık çalışmalarının aciliyetine dikkat çekiyor.
Eylül Akköse
İnternet ve dijital teknolojilerin kullanımıyla gerçekleştirilen, zarar verici davranışları ifade eden dijital şiddet, genellikle siber zorbalık, çevrimiçi taciz, çevrimiçi saldırılar, siber suçlar ve çevrimiçi nefret söylemi gibi biçimlerde ortaya çıkar. Siber zorbalık, anonimlik ve erişilebilirlik gibi dijital platformların özelliklerinden yararlanarak gerçekleştirilebilir ve dijital şiddete maruz kalan bireyin psikolojik, duygusal ve hatta fiziksel zarar görmesine neden olabilir.
Siber zorbalığı önleyebilmek için dijital şiddetin ve türlerinin açık bir şekilde tanımlanması ile birlikte kamuya yönelik farkındalığı artıracak kampanyaların ve dijital okuryazarlık eğitimlerinin yaygınlaştırılması gerektiğini söyleyen Avukat Dilan Orak, siber şiddet ile ilgili kanun düzenlenmesi hakkında şunları söyledi:
“Siber şiddet, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) bağımsız bir suç tipi olarak düzenlenmemiş olmakla birlikte, kimi hallerde çevrimiçi ortamda gerçekleştirilen bu tür saldırıların cezalandırılması söz konusu olabiliyor. Bu açıdan dijital şiddet teşkil eden fiiller ceza hukuku açısından bir bütünlük içerisinde değerlendirilmeyip, bütünden ayrı olarak ele alınıyor. Özellikle hakaret, tehdit, şantaj, kişilerin huzur ve sükununu bozma, cinsel taciz, ısrarlı takip, özel hayatın gizliliğini ihlal, kişisel verilerin kaydedilmesi, verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme gibi suç tiplerinin dikkate alınması gerekir. Bu kapsamda fail tarafından gerçekleştirilen eylemler bu suçların oluşmasına sebebiyet veriyorsa bu suçlar kapsamında yargılama olacaktır.“
“Dijital şiddete maruz kalan çocuklar psikolojik olarak zarar görüyor”
Okul çağındaki çocukların elektronik ortamda sürekli ve kasıtlı olarak birbirlerine zarar verme eylemi olan siber akran zorbalığının; hakaret, tehdit, şantaj, alay etme, kırıcı bir üslupla sataşma, cinsel yönelim aşağılamaları, nefret söylemi, kişisel verilerin ele geçirilmesi ve yayılması gibi farklı şekillerde karşımıza çıkabildiğini aynı zamanda dijital şiddete maruz kalan çocukların bu süreçte psikolojik olarak büyük zararlar gördüğünü söyleyen Dilan Orak; “Mahkemeye yansıyan vakalar incelendiğinde özellikle lise çağındaki gençlerin birbirlerine dijital ortam üzerinden hakaret, tehdit, şantaj eylemlerinde bulunduğu, kişisel verileri hukuka aykırı yoldan elde ederek yaydıkları, özel hayatın gizliliğini ihlal ettikleri görülmektedir. Bu tür eylemlerde bulunan ve yargılanan suça sürüklenen çocuklar ceza almakta mağdur çocuk ise bu süreçte psikolojik olarak büyük zararlar görmektedir” diye konuştu.
“Çocuklar risk altında”
Çocukların maruz kaldığı dijital şiddet türleri arasında en yaygın olanlardan biri de siber grooming yani siber uşaklaştırma. Bu terimin çocuktan yaşça büyük olan kişinin kendisini internet ortamında farklı biri olarak tanıtarak çocuğun güvenini kazanarak, manipülatif ve yanıltıcı davranışlar ile çocuğun cinsel faaliyetlerde bulunmasını sağlamak için çocuğu kandırmaya ve kendi amacı doğrultusunda yönlendirmeye çalışması olduğunu ve bu durumun çocuk istismarı olduğunu söyleyen Dilan Orak şöyle konuştu:
“Ulusal mevzuatımızda siber groomingi tanımlayan bir kanun düzenlemesi yer almamaktadır. Bu nedenle gerçekleştirilen hareketlerin başka bir suç oluşturup oluşturmadığı değerlendirilmelidir. Siber groomingde saldırgan cinsel içerikli konuşmalar, fotoğraflar vb. materyallere başvurmaktadır. Söz konusu eylemler ulusal mevzuatımız açısından cinsel taciz suçunu oluşturacaktır. TCK’da düzenlenen diğer suçlara baktığımızda çocuğa müstehcen ve pornografik materyallerin gönderilmesi durumunda: TCK m. 226 uyarınca ‘müstehcenlik suçu’ oluşur. Görüntü ya da sesi niteliğindeyse TCK m.134 uyarınca ‘Özel hayatın gizliliğini ihlal suçu’ oluşur. Ancak bu veriler özel hayat niteliğinde değilse bu verilerin kaydedilmesi halinde TCK m. 135 ve devamında düzenlenen Kişisel verilerin kaydedilmesi, verilerin yayılması halinde ise TCK m. 136’da düzenlenen verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçu oluşur. Siber grooming süreci boyunca gerçekleştirilen rahatsız edici eylemler başka bir suç oluşturmuyorsa TCK m.123 uyarınca ‘kişilerin huzur ve sükununu bozma suçu’ gündeme gelebilecektir.”
“Kadınlar erkeklere nazaran dijital şiddet ile daha çok karşılaşıyor”
Dijital şiddetle karşılaşan kişilerin başta psikolojik sağlığı olmak üzere hayatlarının pek çok açıdan olumsuz etkilendiğini, kadınların erkeklere göre bu şiddet biçimiyle daha fazla karşılaştıklarını söyleyen Uzman Psikolog Nilay Abınık; “Dijital şiddetle karşılaşan kadınların şiddetin travmatik bir olay olduğu için, olayı yaşamları ve kimlikleri açısından merkezi algılaması, bir dönüm noktası olarak görmesi psikolojik sağlıkları açısından belirleyici bir etkiye sahiptir. Üstelik bu etki sosyal medyaya atfettikleri önemden, sosyal medyada geçirdikleri zamandan bağımsızdır. Ancak sosyal medya kimliğinin bireysel kimliğimiz içerisine dahil olduğunu, çeşitli platformlarda yaratılan profillerin hayali de olsa bir nevi bedenselleştiğini, gerçek yaşamdan bağımsız olmadığını ve dolayısıyla sosyal medya kimliğinin kişi için merkeziliğinin, bu ortamda yaşanılan şiddetin yarattığı olumsuzluklar açısından bir risk oluşturduğunu da unutmamak gerekir” diye konuştu.
“Kadınların yargıya olan inancı düşük”
Kadınların dijital şiddet eylemlerine maruz kaldıktan sonra hukuki süreci başlatsalar da bu konuda yargıya olan inançlarının düşük olduğunu söyleyen Avukat Dilan Orak, kadınların yargılama sürecine yönelik güvenlerini artırmaya yönelik olarak atılması gereken adımlardan da şöyle söz etti:
“Suç kapsamına giren dijital şiddet eylemleri, yasalarda daha net tanımlanmalıdır. Dijital şiddeti önleyici yöntemler ve teknikler hayata geçirilmelidir. Soruşturma ve kovuşturma sürecinin etkin bir şekilde ilerlemesi için yargılama sürecinin tüm aktörlerine siber şiddete yönelik tanımlama ve farkındalık eğitimleri verilmelidir. Sosyal ağlarda karşılaşılan dijital şiddete yönelik şikayet butonlarının daha aktif olması ve şikayetlerin incelendiği uzman bir grubun bulunması gerekmektedir. Bu sayede hem siber şiddet eylemlerinin tespiti ve sürecin daha etkin bir şekilde ilerlemesi hem de sonuca kavuşturulması faydalı olacaktır.“
“Siber zorbalık yapan kişiler kimliklerini gizliyor”
Siber zorbalığın ergenlerin ve genç yetişkinlerin iletişim teknolojilerini kullanarak yıldırma, korkutma, şantaj, karşı taraf üzerinde egemenlik kurma gibi amaçlarla yapılan bir zorbalık türü olduğunu söyleyen Doç. Dr. Barış Çağırkan; “Bu zorbalığı geleneksel zorbalıktan ayıran en önemli faktör ise zorba bireylerin bilgisayar teknolojilerini kullanma becerisine bağlı olarak artan anonimlik. Kimlik hırsızlığı, profil klonlama, sahte güvenlik yazılımları, sahte ürün satışı, e-dolandırıcılık bunlardan bazıları. Sahte profiller ve kimlik hırsızlığı siber zorbalığı geleneksel zorbalıktan ayıran bir diğer önemli faktördür. Geleneksel zorbalıkta, zorba ve mağdur yüz yüze gelmek zorundayken siber zorbalıkta mağdur, zorba bireyin kim olduğunu hiçbir zaman bilemeyebilir” diye konuştu.
“Siber zorbalığa maruz kalan bireyler bu durumu paylaşmaktan çekiniyor”
Doç Dr. Barış Çağıran, siber zorbalık farkındalığının düşük olmasının nedenini, toplumda kanıksanması ve zorbalığa maruz kalanın komik duruma düşmemek için gizlemesi olarak açıkladı.
Çağırkan, siber zorbalığın yıkıcı etkilerine bağlı olarak önlemeye yönelik neler yapılmalı sorusunu cevapladı:
“Okullarda öğrencilere yönelik siber zorbalık konusunda eğitimler verilerek bu konuda farkındalık artırılmalıdır. Öğrencilere dijital vatandaşlık, çevrimiçi etik kuralları ve güvenli internet kullanımı konularında bilinç kazandırılmalıdır. Hem milli eğitime bağlı okullarda hem de üniversite düzeyinde okulların net ve güçlü bir siber zorbalık politikası olmalıdır. Bu politikalar, zorbalıkla mücadele stratejilerini ve mağdurlara destek sağlamayı içermelidir. Özellikle milli eğitim düzeyinde öğretmenler ve veliler siber zorbalığı tanımak, öğrencilere destek sağlamak ve durumu ele almak konusunda farkındalık oluşturmalıdır. Eğitimciler, öğrencilere etkili iletişim ve çatışma çözme becerileri kazandırmalıdır. Okullarda öğrenci davranışları izlenmeli ve siber zorbalık vakaları raporlanmalıdır. Bu önlem siber zorbalığa ilişkin sorunların erken tespiti ve müdahale etmeyi kolaylaştırabilir.”
9.Köy